domenica 10 marzo 2019

Mani-dar: Hamlet'in "Olmak ya da Olmamak" Tiradı

Mani-dar: Hamlet'in "Olmak ya da Olmamak" Tiradı: Laurence Olivier, Hamlet'i canlandırıyor. William Shakespeare'in "Hamlet"e, oyunun üçüncü perdesinde söylettiği.




Hamlet'in "Olmak ya da Olmamak" Tiradı

Laurence Olivier, Hamlet'i

canlandırıyor.
William Shakespeare'in "Hamlet"e, oyunun üçüncü perdesinde söylettiği "To be, or not to be– that is the question / Olmak ya da olmamak – işte mesele bu" tiradının üç Türkçe çevirisini sunuyorum. 


Yaygın kanının aksine, Hamlet, bu tiradı elinde kuru kafa varken söylemiyor. O duruş, Hamlet, dostu Horatio ile birlikte bir mezarlıkta bulunduğu ve kralın eski soytarısı Yorick'in kafatasını eline aldığı başka bir sahneye ait. 

İnsanın ölüme dair tereddütlerini güzelce özetleyen bu tiradın, kitabın (oyunun) tamamını okumanıza vesile olması dileğiyle… 

[Three different Turkish translations of Hamlet’s famous “To be, or not to be– that is the question” tirade.]

<<< Sabahattin Eyüboğlu’nun çevirisi >>> 



Var olmak mı, yok olmak mı, bütün sorun bu!

Düşüncemizin katlanması mı güzel,

Zalim kaderin yumruklarına, oklarına,

Yoksa diretip bela denizlerine karşı

Dur, yeter! demesi mi?

Ölmek, uyumak sadece! Düşünün ki uyumakla yalnız

Bitebilir bütün acıları yüreğin,

Çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.

Uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü!

Çünkü o ölüm uykularında,

Sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından,

Ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.

Bu düşüncedir uzun yaşamayı cehennem eden.

Kim dayanabilir zamanın kırbacına?

Zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine,

Sevgisinin kepaze edilmesine,

Kanunların bu kadar yavaş

Yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine.

Kötülere kul olmasına iyi insanın

Bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?

Kim ister bütün bunlara katlanmak

Ağır bir hayatın altında inleyip terlemek.

Ölümden sonraki bir şeyden korkmasa,

O kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya

Ürkütmese yüreğini?

Bilmediğimiz belalara atılmaktansa

Çektiklerine razı etmese insanı?

Bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:

Düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor

Yürekten gelenin doğal rengini.

Ve nice büyük, yiğitçe atılışlar

Yollarını değiştirip bu yüzden,

Bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.

“Hamlet”, William Shakespeare, Türkçesi: Sabahattin Eyüboğlu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Sekizinci Basım, 2012, İstanbul. 

<<< Bülent Bozkurt’un çevirisi >>> 
Var olmak ya da olmamak, mesele bu.

Gözü dönmüş talihin sapanına, oklarına,

İçin için katlanmak mı daha soylu,

Yoksa, bir dertler denizine karşı silaha sarılıp

Son vermek mi onlara? Ölmek, uyumak...

Hepsi bu... ve bir uykuyla

Yürek sızısına ve bedeni bekleyen

Binlerce doğal darbeye son verdik diyebilmek.

Hangi insan gönülden istemezdi bu bitişi!

Ölmek, uyumak... uyumak, belki rüya görmek.

Ha! İş burda. Çünkü o ölüm uykusunda,

Şu fani bedenden sıyrılıp çıktığımızda,

Göreceğimiz rüyalar bizi duraksatır ister istemez.

İşte felaketi onca uzun ömürlü kılan da bu

Kim katlanırdı yoksa zamanın kırbaçlarına, küfürlerine,

Zorbanın haksızlığına, kibirli adamın hakaretine?

Hor görülen aşkın acılarına, adaletin gecikmesine,

Devlet görevlisinin kendini bilmezliğine;

Sabırla bekleyen erdemli kişinin,

Değersiz insanlardan gördüğü muameleye,

İnsan yalın bir hançer darbesiyle hesabı kesebilecekken

Kim katlanırdı, bu yorgun yaşamın yükü altında

Homurdanıp terlemeye,

Ölümden sonraki bir şeyin korkusu olmasaydı?

Sınırlarını bir geçenin bir daha dönmediği

O bilinmeyen ülkenin korkusu kafamızı karıştırıp

Bizleri, tanımadığımız dertlere koşup gitmektense,

Başımızdakilere katlanmak zorunda bırakmasaydı?

İşte bunları düşündükçe

Ödlek olup çıkıyoruz hepimiz,

Ve işte böyle kararlılığın doğal rengi,

Endişenin soluk gölgesiyle bozuluyor;

Bulutları hedef alan büyük ve iddialı atılımlar

Bu yüzden yörüngesinden sapıyor

Ve bir girişim olmaktan çıkıyor adları.

“Hamlet”, William Shakespeare, Türkçesi: Bülent Bozkurt, Remzi Kitabevi, Birinci Basım, 1999, İstanbul. 


<<< Can Yücel’in “Türkçe söyleyişi” >>> 



Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin?

Acep hangisi, nefsine destur deyip karayazının

Oklarını, güllelerini sineye çekmek mi, yoksa

Bu belâ deryasına karşı isyan etmek mi

Yaraşır insan olana? Öldün diyelim, uyudun,

Herşey de bitti ve uyuyarak bir kalemde son verdin

Tekmil kalp-ağrılarına ve o tenkafesimize musallat

Binbir kahra, binbir acıya, kim istemez ki bu akıbeti

Hem de cân-ı gönülden? Öldün diyelim, uyudun,

Uyudun iy' ama, ya rüya görürsen. İşte işin püf yanı!

Bu ölümlü dağdağadan yakayı sıyırdıktan sonra,

O ölüm uykusunda kimbilir ne olmadık düşler

Göreceksin, bir düşün! İşte bu kaygıdır zâten

Ömrü onca uzun bir felâket haline getiren!

Yoksa hangimiz dayanırdı zamanın sillesine, şamarına

Zalimin zulmüne, zorbanın zartasına, zurtasına,

Karşılıksız aşkın azabına, hukukun gugukluğuna,

Hangimiz dayanırdı başımızdakilerin başımıza çıkmasına.

Bakar mıydık yüzsüzün yüzüne hiç, paslı bir hançerle

Selâmete çıkmak dururken? Hangimiz eyvallah derdi

Bu çekitaşı hayatın yükü altında inleyip sıklamaya,

Kara topraklarından tek bir yolcunun bile dönmediği

O ölüm denen meçhul ülkeye göçtükten sonra,

Başımıza ne gelir korkusu elimizi, kolumuzu bağlamasaydı

Ve karşımıza ne karabasanlar çıkar bilmediğimiz için

Bildiğimiz çilelere katlanmaya razı gelmeyeydik?

Hep o vicdan bizleri böyle ötlekleştiren,

Hep o yüzden kararımızın gözalıcı rengi üstüne

Soluk benizli ikirciğin maraz gölgesi düşüyor,

Hep o yüzden şaha kalkmış nice atılım

Yolun, izin şaşıyor, tökezlenip duruyor,

Yola çıktığına bin pişman... 


“Hamlet”, William Shakespeare, Türkçe Söyleyen: Can Yücel, Adam Yayınları, İkinci Basım, Haziran 1997, İstanbul.

Nessun commento:

Posta un commento